Anasayfa » Yazılarım » Sosyal Psikoloji

Sosyal Psikoloji

Hayalet Titreşim Sendromu

Hayalet Titreşim Sendromu ve Pavlov’un İnsanları

Hiç telefonunuzu çıkarıp zil sesi duyduğuna inandığınız halde hiçbir kısa mesaj, çağrı veya bildirim bulamadığınız oldu mu?

Cevabınız “evet” ise emin olun yalnız değilsiniz.

Genellikle yoğun cep telefonu kullanıcılarıyla ilişkilendirilen “Hayalet Titreşim Sendromu” yaşıyor olabilirsiniz.

Halüsinasyon denince bazlarımızın aklına LSD ve diğer uyuşturucu maddelerin gözle görülen etkileri gelebilir.

Ancak narkotik maddeler olmadan da neredeyse hemen herkesin deneyimlediği bir halüsinasyon durumu daha var: Hayalet Titreşim Sendromu

Orijinal adı “Phantom Vibration”, dilimize ise “Hayalet Titreşim Sendromu” olarak tercüme edilen kavram,

Kişilerin telefonları çalmadığı veya bildirim gelmediği halde öyle hissettikleri durumları ifade ediyor.

Esasen yeni bir durum değil; hatta gerçek şu ki on seneden fazladır tıp literatüründe var olan bir tanımlama bu…

Algı psikolojisi kapsamında araştırılan Hayalet Titreşim Sendromu,

Aslında temel olarak giysinin cilde sürtünmesi veya kas seğirmesi gibi bir olayın zihin tarafından yanlış yorumlanmasıyla oraya çıkıyor.

Ancak,

Bir uyaran olmadığında bile size sanki bir titreşim varmış gibi gelebilir.

İşte burada aslında dokunsal bir halüsinasyon söz konusudur…

oksitosin

Oksitosin ve Alamet-i Farikası

Kısa bir süre öncesine kadar görevi rahim kasının kasılması ve memedeki süt bezlerinin kasılması ile sınırlı olduğunu sandığımız oksitosin,

Artık aynı zamanda aşk, sevgi, bir gruba veya markaya aidiyet hormonu olduğu kadar gerekirse ait olduğu zümre adına şiddet uygulatabilecek bir hormon olarak anılıyor.

Bir başka ifade ile “Oksitosin nedir?” sorusunun cevabını vermek, çok değil bundan 10-15 sene öncesinde olduğu kadar kolay değil artık. 

Emziren anne ile bebeği arasında çok özel bir bağ oluştuğunu herkes bilir; keza bilim insanlarının çalışmaları da emzirmenin anne ile bebek arasındaki bağı güçlendirdiğini gösteriyor.

Emziren annelerin kendilerine güvenlerinin ve buna mukabil annelikten aldıkları hazzın çok daha yüksek olduğunu görüyoruz.

İşte bu durum mucizevi hormonlarımızdan bir tanesi olan OKSİTOSİN’ in alamet-i farikalarından sadece bir tanesi…

Lakin,

“Oksitosin nedir / ne değildir?” sorusunun yanıtı emin olun bundan çok daha fazlası…

Ahlaklı ve Adil Olmayı Ne Zaman Terk Ettik?

Ahlaklı ve Adil Olmayı Ne Zaman Terk Ettik?

Henüz yeni yürümeye başlayan çocuklara aile içerisinde, kreşte ve devamında okulda toplumsal kurallar ve sosyal normları öğretmeye çalışıyoruz;

Ancak onların daha doğru düzgün konuşamadan önce bile zaten adil ve ahlaklı olduklarını biliyor muydunuz?

Bu varsayımsal bir hipotez değil,

Bilim insanları yapmış oldukları sosyal deneylerde çocukların henüz iki yaşına bile basmadan adalet duygusuna halihazırda sahip olduklarını keşfettiler.

O halde,

Demek ademoğlu, doğuştan gelen erdemli davranışları zaman içerisinde kaybediyor…

Çünkü,

İnsanlar çoğunlukla çevrelerindeki kişilerin ve kültürel faktörlerin etkisi altındadırlar.

Bu nedenle, yozlaşmış bir ortamda ahlaklı kalabilmek gerçekten oldukça güçtür.

Sonuçta dejenerasyon toplum bazında sıradanlaşır ve olağan bir durum gibi kabul görür.

Tıpkı günümüzde olduğu gibi…

ekolojik ürünler

Ekolojik Ürünler ve Ahlaki Çelişkiler

Küresel ısınma, çevresel felaketler ve sürdürülebilirlik gibi konular günümüzün en önemli gündem maddelerinden biri haline geldi.

Durumun önemini kavrayan birçok insan, buna paralel olarak iyileştirici adımlar atmaya çalışıyor.

Aslına bakılırsa özellikle alışveriş yaparken çevre dostu ve ekolojik ürünler tercih etmek, çoğu insanda duyarlı bir tüketici olduğu hissiyatı yaratıyor.

Ancak, “gezen tavuk” yumurtası alarak kendimizi iyi hissetmek, aslında ne kadar ahlaklı olduğumuzu yansıtıyor mu?

Bu soruyu yanıtlamak için yapılan bir sosyal çalışmanın çıktılarını kat’i bir doğru gibi kabul etmek gerekmemekle birlikte,

Bulguların da oldukça ilginç ve düşündürücü olduğunu itiraf etmek gerek…

solak sağlak

Solak Olarak Sağlak Bir Dünyada Var Olmak

Çevrenizde birçok solak insanın bir sağlak gibi sağ elle yemek yiyip, belki de yazı yazdığına (daha doğrusu zorlandığına) şahit olmuşsunuzdur.

Çünkü,

Dünyanın birçok yerinde çocukları “doğru” ellerini kullanmaya zorlamak hala yaygın bir uygulama…

Hatta,

“Sağ” (right) kelimesi sadece İngilizce ‘de değil, pek çok dilde “doğru, iyi, yerinde, sağlam” anlamlarına geliyor.

Peki solak olmak madem “yanlış” bir şey ise, neden dünya nüfusunun %10’u solak insanlardan oluşuyor?

önyargılar ve kendini gerçekleştiren kehanet

Önyargılar Ne Kadar Güçlü Olabilir?

Bu yazıdan “yaşlanma ve önyargılar” arasındaki ilginç ilişkiden bahsedeceğim.

Bilimsel çalışmalar, kendini gerçekleştiren kehanet (Pygmalion etkisi) kadar klişelere inanmanın da sağlık üzerine etkilerine işaret ediyor.

Şu bir gerçek ki,

Genellikle yaşlılıkla ilgili klişeler ve önyargılar, açık bir şekilde toplumsal düşence tarzının bir parçası olmuş durumda…

Ancak,

Bilimsel çalışmalar bu önyargıların insanların yaşlılık dönemleri ile ilgili olumsuz algılara neden olduğu kadar,

Aynı zamanda sağlıklarını da etkileyebildiğini gösteriyor.

Peki, o halde yaşlanma ve önyargılar arasındaki bu ilişki nasıl işliyor dersiniz?

kasırga ve fırtına ile toplumsal cinsiyet rollerinin ilişkisi

Kasırga Algısı ve Toplumsal Cinsiyet Rolleri

Bu yazıda ilginç bir gerçeklikle dolu gözden kaçmış bir konuyu gündeme getirmek istiyorum:

Bir kasırganın şiddetinin algısı üzerinde, toplumsal cinsiyet rollerinin etkileri…

Evet, yanlış okumadınız!

Kasırga veya fırtına gibi yıkıcı doğa olayları sadece şiddetleri ile değil,

Aynı zamanda isimleri ve toplumsal cinsiyet rolleri algılarıyla da ilginç bir hikâyeye sahiptir.

Bu paylaşımda da her zaman olduğu gibi bilimsel kanıtlara dayalı,

Ancak,

“Garip ama Gerçek” bir hikaye bulacaksınız.

Çünkü,

Kadın isimleriyle anılan kasırgalar erkek ismi verilmiş olanlara göre aslında daha şiddetli olmasa da,

Daha fazla zarar ile sonuçlanabiliyor…

göçebe yörük adeti mor cepken

Mor Cepken: Göçebe Yörüklerin Kadim Geleneği

Yörük kadını ihanete uğrayınca ya da kocası tarafından şiddet görünce mor cepkenini giyerek köy meydanında herkesin görebileceği bir yere oturuyor.

Anlamı:

“Ben kocam tarafından kötü muameleye maruz kaldım; bu nedenle bu adamı boşadım“

Bir kere mor cepken giyildiğinde akan sular duruyor,

Herkes işini gücünü bırakıyor,
Ve,

Tüm ahali kadının etrafında bir koruma kalkanı oluşturuyor.

Göçebe Yörüklüğünün kadına tanıdığı hakka, özgürlüğe bakın!!!

Yani,

Mor renk ihanete uğramanın, aldatılmanın, kötü muameleye uğramış olmanın rengidir.

Biliyor musunuz, Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı‘ adı da zaten buradan gelmektedir.

ortalama istatistiksel veri vasat

Ortalama Bir İstatistiksel Değer Değiliz Biz…

Ortalama değerler üzerine kurulu bir dünyada yaşıyoruz.

Farkında olalım ya da olmayalım, artık insan yaşamının her anını o kadar çok rakamlara sınırladık ki…

Hayatımızın her alanında ölçüt olarak, esasen bireysel bazda hiçbir anlam ifade etmeyen bir ortalama istatistiksel veriyi baz alır hale geldik;

Halbuki gün biraz vasat olma zamanıdır…

Scroll to Top
Yeni Paylaşımlardan Haberdar Olun Evet Hayır