Anasayfa » Yazılarım » Sağlık Güncesi » Bindik Bir Alamete, Gidiyoruz Kıyamete

BİNDİK BİR ALAMETE,
GİDİYORUZ KIYAMETE

bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete

Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete; çünkü konunun uzmanları enfeksiyon hastalıklarıyla mücadele bilimin yolundan ayrı düştüğümüzü belirtiyorlar…

Gerçekten Bindik Bir Alamete...

Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…

Sanıyorum mevcut durumumuzu en iyi bu deyim tanımlıyor.

Neden mi?

Neredeyse kökünü kurutmuşken, onlarca yıl sonra bir kızamık salgını görüyoruz.

Düzeltmem gerek;

Sağdan soldan kızamık salgını olduğunu duyuyoruz.

Bu esnada yanlış bir anlamaya mahal vermemek için “sağdan soldan” tanımını neden kullandığımı açıklamak isterim, 

Bizzat tanıdığım, çok sevdiğim ve asla saygıda kusur etmeyeceğim sevgili hocalarımdan ve dahi meslek örgütlerinden kızamık salgınına dair haberler geliyor,

Ve,

Ben onların açıklamalarından asla ve kat’a şüphe duymuyorum.

Ne Yazık Ki Gidiyoruz Kıyamete...

Ancak bu işte bir gariplik var!!!

Doğru bir akışta bu bilgilendirmenin esasen sağlık otoritesi tarafından yapılması,

Akabinde,

Akademisyenlerimizin, uzmanlarımızın, ilgili kurum ve kuruluşların bir araya gelerek,

Alınması gereken tedbirler başta olmak üzere süreç yönetimine dair bir yol haritası çıkartması,

Yani,

Stratejik bir planlama yapılması gerekir.

Halbuki bizde öyle mi ya???

Enfeksiyon Hastalıkları İle İlgili Temel Kurallar:

Enfeksiyon adını verdiğimiz tablo, hastalık oluşturma potansiyeline sahip mikroorganizmaların vücuda bulaşması sonucu oluşur.

Etkeni bir bakteri, virüs, mantar ya da parazit olabilir.

Herbir enfeksiyonun karakteri farklı olmakla birlikte bir takım evrensel kural ve kaideler vardır.

Kural 1

Enfeksiyon hastalıkları kendi haline bırakılırsa, sonuç samanlığa atılmış bir kibritin neden olabileceklerinden pek farklı değildir…. 

Nadir istisnalar dışında, siz dışarıdan bir müdahale yapmazsanız ve kontrol altına alamazsanız,

Söz konusu enfeksiyon yayılır da yayılır…

Müdahalenin en etkili ve güvenlisi testi kırılmadan önce yapılandır, 

Yani,

Eğer hastalığa karşı aşılar mevcut ise önerilen zamanlarda, önerilen dozlarda eksiksiz olarak uygulanmalıdır.

Kural 2

Hastalık tablosu oluştuğunda,

Hastalık etkeninin tipine göre hekimin düzenleyeceği antibiyotik, antiviral, antifungal veya antiparaziter tedavi önerilen dozda ve önerilen sürede kullanılmalıdır.

Kural 3

Söz konusu hastalık için eğer spesifik bir tedavi ajanı yoksa, 

Madde 2 hükümsüz olup, yalnızca Madde 1 geçerlidir!!!

Kural 4

Söz konusu hastalığın hem aşısı hem de tedavisi mevcut ise, 

“Sağlık durumum ile ilgili bir sorun yok iken ne gerek var aşı yaptırmaya? Biz tamamen doğal besleniyoruz ve o aşısı yapılan hastalıklar zaten artık gözükmüyor. Bu durumda aşı yaptırmak vücuda gereksiz yük, eğer hastalanacak olursam da ilacını kullanırım” olabilecek en hatalı düşünce şeklidir!

Önce Tedbir...

Bayan Sus görselleri ile bezeli intaniye, asabiye, hariciye, nisaiye koridorlarını hatırlıyorsanız belli bir yaşın üzerindesinizdir...

Lütfen şimdi okumaya kısa bir ara verin,

Ve,

Kendinize “Ben arabaya her bindiğimde neden emniyet kemeri takıyorum?” sorusunu yöneltin…

Çok yetenekli hatta usta bir sürücü olabilirsiniz,

Arabanızın tüm bakımları eksiksiz olarak yapılıyor olabilir,

Hatta yüksek güvenlik önlemleri olan son model bir araç sahibi bile olabilirsiniz…

Demem o ki,

  • Sizin çok iyi bir sürücü olmanız
  • Aracınızın çok güvenli olması
  • Son zamanlarda çevrenizde hiç ölümcül trafik kazası yaşanmamış olması emniyet kemeri takmamanız için makul bir gerekçe olabilir mi?

Aşılar da sağlığımız için bir emniyet kemeridir,

Henüz riskin olmadığı bir durumda, meçhul bir zamanda karşılaşabileceğiniz bir tehlikeye karşı önceden alınmış tedbirdir diyebiliriz.

Milyon kere kemer takıp, sürüş süresi boyunca hiç ihtiyaç duyulmamış olabilir,

Ki, 

Çoğu zaman zaten böyledir.

Ama işte o ne zaman olacağını bilmediğin sefer var yaaaa….

O anda ne zamanı geri alabilme şansın var,

Ne de “tühhler, keşkeler” işe yarar…

Nadiren Aşıya Bağlı Yan Etkiler Görülebilir

Aşıların diğer tedavi ajanlarından en önemli farkı henüz mevcut olmayan bir duruma karşı, ileriye dönük koruma sağlamalarıdır,

Yani,

Sağlığın korunması için bir nevi kaskodur.

Aşı olmayan bireyler bir şekilde hastalığa yakalanmayacak olabilirler,

Lakin aşı ile önlenebilir enfeksiyonlar nedeniyle hayatını kaybeden veya sakat kalanlar için ne yazık ki “keşke” demekten başka bir şey elden gelmeyecek….

Hiçbirimiz kaburga kemiklerimizden bir ya da birkaçının kırılmasını istemeyiz;

Fakat bu kırık bizi ölümcül bir kazadan kurtaran emniyet kemerinin koruması nedeniyle gerçekleştiyse, üzülmek yerine bilakis mutlu olmalıyız!

Aman kaburgama bir şey olmasın” düşüncesiyle emniyet kemeri takmamak gerzekçe bir tercih olabilir,

Ancak,

Lütfen bu tercihin aynı zamanda kendinizin ve sevdiklerinizin hayatı ile ilgili kumar oynamak olduğunu bir an için olsun aklınızdan çıkartmayın…

Nato Kafa, Nato Mermer

Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete; çünkü uzmanlar enfeksiyon hastalıklarıyla mücadele bilim yolundan ayrı gittiğimizi anlattılar.

Bu konuda sayfalar dolusu yazabilirim,

Lakin şunu çok iyi biliyorum ki,

Bu mesajı almaya niyetli olan kişi için iki cümleniz zaten yeterlidir.

Eğer niyet yok ise, kalın kalın kitaplar da ortaya dökseniz “nato kafa, nato mermer

Rumca orijinali “na to kefari, na to mermari” olan ve “ne kadar anlatsan da neye yarar dinleyende mermer gibi taş kafa olduktan sonra” mealindeki bu muzip deyim aslında tam da içerisinde bulunduğumuz durumu özetliyor.

Eğer ki dediğim gibi olmasaydı,

Sevgili Mehmet Ceyhan, Esin Şenol, Kayıhan Pala ve adını şu an sayamadığım tüm diğer değerli hocalarımın patlattıkları nefesin bir nebze olsun karşılığını görürdük.

Bilim insanları tüm bu konuları haberlerde, haber programlarında anlattılar,

Söyleşilerde anlattılar,

Sosyal ve yazılı medyada anlattılar,

Yazarak anlattılar,

Çizerek anlattılar,

Çubukla anlattılar,

Fasulye ile anlattılar…

Ne acı ki bizim insanımız enfeksiyon hastalıkları alanına bir ömür vermiş bilim insanları yerine mahalledeki Müyesser Teyze, bakkal Hayri Amca ya da oto elektrikçi Şahin Usta’nın sözlerine daha çok itibar ediyor.

Kural 5

Baktınız bilim insanlarının açıklamaları ile ilgili hala tereddütleriniz var,

O halde elinize alacağınız kâğıdın bir tarafına,

  • Bilim için bilim yapanları
  • Sizlere kişisel kanaatleri yerine tüm dünyada kabul görmüş kanıtları aktaranları
  • Ağızlarından çıkan her kelamın bir bilimsel dayanağı olan kişileri

Diğer tarafına ise,

  • Konuşmaya “bana göre, falanca diyor ki, öyle olmalı, şöyle görünüyor ki, vb” kalıplarla başlayan
  • Savlarının çoğunda ya sadece kendi kişisel görüşlerini aktaran ya da kim olduğu belli olmayan yabancı kişilere atıf yapılanan (Birçoğunu araştırdım; referans verdikleri kişiler ya doktor değiller ya da meslekten atılmışlar. Bana inanmıyorsanız Google Amca’ya sorun) 
  • İddialarını herhangi bir bilimsel kanıta dayandıramayan
  • Ve en önemlisi,

Aşıdan ya da modern tıbbın çözümlerinden uzak durup, 

Çarenin sadece onlarda olan bilmem ne tozu, iksiri, diyetinde olduğu iddiası ile asıl niyeti sizin sağlığınızı korumak yerine cebinizdeki mangırı kapmak olan kişilerin isimlerini yazın.

Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete; çünkü uzmanlar enfeksiyon hastalıklarıyla mücadele bilim yolundan ayrı gittiğimizi anlattılar.

Sonrasında,

Hazırladığınız listeye beş dakika boyunca konsantre bir şekilde bakın,

Ve,

Bu aşamaya kadar akıl ve mantık yoluyla bir çözüme ulaşamadığımız için, bundan sonra artık sadece yüreğinizin sesine kulan verin.

Yok eğer fikirlerinizde hala bir değişiklik olmadıysa…

Son çare olarak bir de üç yaşındaki yeğeninize danışın ve ondan akıl isteyin.

Eminim o size doğruyu gösterecektir…

Bindik Bir Alamete Gidiyoruz Kıyamete

Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete; çünkü uzmanlar enfeksiyon hastalıklarıyla mücadele bilim yolundan ayrı gittiğimizi anlattılar.

“Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete” deyiminin hikayesini Sunay Akın’ın İstanbul’da Bir Zürafa kitabından okumuştum.

Bu hikâyenin kahramanlarını kafamda gündelik hayatımızdaki bazı kişilerle eşleştiriyorum ben,

Tıpkı Kurtlar Vadisi dizinde olduğu gibi…

Ne alaka demeyin,

O dizide tüm karakterler, bir takım başka gerçek şahsiyetleri temsil ediyordu ya,

“Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete”’ hikayesi işte bende benzer bir çağrışım yaptı…

Bakalım sizde de öyle olacak mı?

İşte Sunay Akın’ın anlatımıyla “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete” …

Ne kadar acı ki,

Toplum olarak bilim insanlarının haykırışlarına kulaklarımızı tıkamak konusunda pek mahiriz.

Örneğin,

Tüm dünyanın örnek aldığı Prof Dr İhsan Ketin’i bir de ülkece biz dinleseydik, belki depremlere bu kadar çok can vermemiş olurduk.

Vesselam,

Biz cehaletin ferasetini yüceltme sendromumuzdan kurtulmadıkça, farklı olaylarda benzer döngüleri yaşamaya devam edeceğiz gibi …

Sorumluluk reddi beyanı: Tıbbi bir durumla ilgili sorularınız için daima doktorunuzun tavsiyesine başvurun. Bu bilgilerin profesyonel tıbbi tavsiye, teşhis veya tedavinin yerini alması amaçlanmamıştır veya ima edilmemiştir.

Bu yazıyı paylaşabilirisiniz:
PaylaşıYorum'dan Haberiniz Olsun...

Yolculuğumda benimle yarenlik etmek ve yeni paylaşımlarımdan haberdar olmak isterseniz beni takip edebilirsiniz

Diğer 66 bin aboneye katılın

İlgili Yazılar:

PaylaşıYorum'dan Son Yazılar:

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top