Anasayfa » Yazılarım » İlham Veren Hikayeler » Samir İle Muhammed ’in İbretlik Hikayesi

SAMİR İLE MUHAMMED 'İN
İBRETLİK HİKAYESİ

samir ile muhammed

Samir ile Muhammed ’in hayatlarındaki ilk ve tek fotoğrafı bundan 134 yıl öncesine ait. Muhammed adından anlaşılacağı üzere Müslüman; can dostu Samir ise Hristiyan. Samir ile Muhammed birbirlerine yaşam arkadaşı ve birbirlerine bir nevi Mecmau’l Bahreyn olmuşlar. 

Sonuç olarak hem arkadaş kelimesinin sözlük anlamının,

Hem de kelimenin kökeninin hakkını dolu dolu vererek kurmuşlar bu tarifsiz dostluk bağını.

Samir ile Muhammed ’in İbretlik Hikayesi

Samir ile Muhammed ’in hayatlarındaki ilk ve tek fotoğrafları bundan 134 yıl öncesine ait.

Bilfiil araştırdım, fotoğraf orjinal…

İtalya’da dünyaya gelen Fransız asıllı fotoğrafçı Tancrède Dumas basmış denklanşöre,

Ve,

Bu fotoğraf, hali hazırda United States Library of Congress’de “cph.3b41806” dijital arşiv numarasıyla kayıtlıdır.

Samir ile Muhammed ‘in “Arkadaş” ‘lığı…

Uzun boylu olan Muhammed;

Muhammed, gözleri bu dünyada ışığı hiç görmemiş bir genç…

Bununla beraber sırtında taşıdığı ise Samir,

O da yürüme engelli bir cüce olarak gelmiş bu dünyaya…

Muhammed adından anlaşılacağı üzere Müslüman; işin aslı can dostu Samir ise Hristiyan…

Samir ile Muhammed birbirlerine yaşam arkadaşı olmuşlar; 

Hem arkadaş kelimesinin sözlük anlamının,

Hem de kelimenin kökeninin hakkını dolu dolu vererek kurmuşlar bu tarifsiz dostluk bağını…

Arkadaş Kelimesinin Kökeni

Arkadaş, “arka” sözcüğüne, ortaklık anlamı getiren “–daş” ekinin gelmesiyle türeyen bir kelime;

Birbirinin arkasını kollayan, destek olan anlamında kullanıyoruz.

Halk etimolojisinden bir söylenceye göre ise,

Eski zamanlarda savaşan askerler arkadan gelebilecek saldırılara karşı sırtlarını bir taşa ya da kayaya yaslayarak ok atarmış. 

Bu taşın ismi “arka-taş” iken zaman içinde “arkadaş” ‘a dönüşerek, güvenilir kişiler için kullanılan bir tanım haline gelmiş.

Samir ile Muhammed Birbirlerini Tamamlıyordu

Bir düşünsenize;

İki kişiler, 

İkisi de hem yetim hem öksüz…

Bununla beraber,

Sadece bir tanesi görebiliyor,

Ve,

Sadece diğeri yürüyebiliyor…

Özetle,

Samir ile Muhammed ancak bir olduklarında bütün olabiliyorlar.

Bu esnada Şam’ın işlek caddelerinde ulaşım için Samir Muhammed ‘in bacaklarına, 

Buna karşılık Muhammed ise engelleri aşmasına yardımcı olması için Samir ’in gözlerine teslim olmuştu.

Nihayetinde,

İki arkadaşın ortak hayatları birinin görebilmesi, diğerinin yürüyebilmesi üzerine kuruluydu.

Samir, eski Şam’daki kahvehanelerden birinde çalışan bir masal anlatıcısıdır;

Öte yandan Muhammed ise Samir ’i dinlemeye gelenlere leblebi satar…

Ve,

Her akşam tek göz odalarına eğer o gün karınları doyduysa mutlu,

Yok aç kaldılarsa ertesi gün için umutlu bir şekilde,

Ancak her daim yek vücut olarak dönüyorlardı.

Suretten Sirete Giden Yolculuk

Suret, insan yüzü sözcüğünden alıntı olup “görüntü, biçim” anlamındadır.

İşte tam olarak bu nedenle Samir ile Muhammed ’in arkadaşlığı suretten ziyade, tam bir siret örneğiydi.

Çünkü siret, “yaşam tarzı, ahlak” anlamlarına gelmektedir.

Ve...

Öyle bir gün gelir,

Samir bir daha almamak üzere bu dünyadaki son nefesini verir.

Rivayet olunur ki, Muhammed arkadaşının ardından bir hafta boyunca odasında durmaksızın ağlar.

Kolay mı,

Hem bedeninin hem de ruhunun yarısını kaybetmiştir…

Bir haftanın sonunda Muhammed’in eksik kalan yarısı böylesi bir üzüntüyü daha fazla kaldıramaz,

Ve,

Diğer yarısı ile buluşmak için bir daha açmamak üzere o da kapayıverir gözlerini bu dünyaya…

Mecmau’l Bahreyn

mecmau'l Bahreyn

Mecmau’l Bahreyn iki denizin cem olduğu,

Yani,

Birleştiği, bir araya geldiği, buluştuğu yer demektir.

Sonuç itibariyle Hazreti Musa ile Hızır’ın buluşmasıdır Mecmau’l Bahreyn…

Ve dahi,

Konya’da Mevlana’nın yanmasına neden olacak güneşi, yani Şems-i Tebrizi ile ilk karşılaştığı yere de Mecmau’l Bahreyn adı verilmiştir.

İki denizin birbirine kavuştuğu yer… 

İki deniz birbirine kavuştuğunda ne olur? 

Tamamlar eksik olan yanlarını.

Okyanus olur. 

Hepsinden öte sonsuzluk olur.

O halde Muhammed’in diğer yarısı olan Samir’i taşıdığı, kamburlaşmış sırtı da şüphesiz bir Mecmau’l Bahreyn’dir.

Samir ile Muhammed Farklıydı…

Dışarıdan baktığınız zaman Samir ile Muhammed her açıdan farklıydı.

İnançları farklıydı bir kere…

Samir Hristiyan, halbuki Muhammed Müslümandı.

Görünüşleri, fiziki yapıları çok farklıydı.

Etnik kökenleri de farklıydı.

Yaşadıkları sorunlar ise belli ki tamamen farklıydı.

Bu farklılıklar önemliydi,

Ama,

Hiçbiri Samir ile Muhammed ’i, aynı yolda birlikte yürümekten asla ve kat’a alıkoyamadı…

Çünkü her iki adam da çok daha büyük bir şeyi anlamıştı:

Karşısındakini olduğu gibi kabul etmek,

Bir olmak,

Bütün olmak,

Ayrıştırmamak,

Bilakis tamamlayıcı olmak,

Ve,

Farklılıkları zenginlik olarak algılamak…

Peki Günümüzde Ahvalimiz Ne Ola?

Samir ile Muhammed ‘in hikayesi bir buçuk asır kadar öncesinde Suriye’de geçiyor.

Bunca zamana rağmen ne yazık ki bu coğrafyada ve civarında bir arpa boyu yol alamamışız gibi görünüyor Sevgili Dostum.

Oysa ki…

Sünnilerin ve Şiilerin, Türk’ün ve Kürt’ün birbirine ihtiyacı var.

İsrailli ile Filistinlil’nin birbirlerine ihtiyacı var.

Amerika’da siyahlar ve beyazların birbirine ihtiyacı var.

samir ile muhammed Mecmau’l Bahreyn

Sırf farklı olduğumuz için birbirimize ihtiyacımız olmadığı şeklinde dayatılan asırlık inanç kuyruklu bir yalandır,

Hatta tam adı şovenlik ve barbarlıktır.

Biz birbirimize aitiz,

Ve,

Olsa olsa birbirimizi ancak tamamlarız…

Nairobi’nin bir kenar mahallesinde sizden farklı görünen,

Ve,

Sizden farklı koşullarda yaşayan o çok uzaktaki çocuk…

İster kabul edin ister etmeyin, İsviçre Alplerinde tatil yapan akranından hiç de farklı değil!!!

Yerinden edilmiş ve mülteci kampında yaşamaya mahkûm o anne…

Farklı bir dil konuşuyor olabilir,

Ancak onun kalbi de çocukları için tıpkı sizinki gibi atıyor!!!

Hükümet Kadın filminde Aziz Veysel rolünü canlandıran Ercan Kesal’dan belki de yüzlerce kere dinlediğim,

Ve,

Her defasında yüreğime dokunan bir replik, bu konuyu o kadar da güzel özetliyor ki…

Bu Dünya Senden Olmayanlarla Hoştur

Bu dünya senden olmayanlarla hoştur…

Onların sana verdiği ilimlerle, kıymetlerle, gönüllerle hoştur.

Sadece senin gibiler değil, senden olmayanlar da çok yaşasın ki sen de yaşa…

Hele bir de onun gözüyle gör şu fani dünyayı.

Herkes beyaz olsa, o zaman beyazı fark edemezsin ki…

Veyahut da siyah…

Oysa beyaz, en güzel siyahta belli eder kendini.

Beni ben yapan yegâne şey, benden olmayandır!!!

O yoksa, sen de yoksun.

Ne anlamın kalır ne rengin belli olur ne de tadın…

rahibe teresa

Son olarak…

Osmanlı İmparatorluğu’nun Kosova Vilayetine bağlı Üsküp şehrinde dünyaya gelen Gonca’dan,

Esas itibarıyla,

Tüm dünyanın Rahibe Teresa olarak tanıdığı, bağrına bastığı Gonxha Bojaxhiu (Gonca Boyacı) ’dan bir alıntı ile bu yazıyı noktalamak istiyorum:

Huzurumuz yoksa,

Birbirimize ait olduğumuzu unuttuğumuz içindir

Bu yazıyı paylaşabilirisiniz:
PaylaşıYorum'dan Haberiniz Olsun...

Yolculuğumda benimle yarenlik etmek ve yeni paylaşımlarımdan haberdar olmak isterseniz beni takip edebilirsiniz

Diğer 66 bin aboneye katılın

İlgili Yazılar:

PaylaşıYorum'dan Son Yazılar:

4 thoughts on “Samir İle Muhammed ’in İbretlik Hikayesi”

  1. Değerli yorumunuz için çok teşekkürler Nur Canoğlu; keşke hepimiz Samir ile Muhammed olabilsek, etrafımızda nice Samir ile Muhammedler olsa diye geçiyor insanın aklından…

  2. Harika bir hikaye Muhammed ile Samir bana çok iyi geldi her şeyi zaten yazmışsınız bana da sadece teşekkür etmek kalıyor… Teşekkürler.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top