Anasayfa » Yazılarım » Evvel Zaman İçinde » Artık Tabakhane İçin Yetiştirilecek Bir “ŞEY” Kalmadı

ARTIK TABAKHANEYE
"BİR ŞEY"
YETİŞTİREMİYORUZ

Safranbolu 'yu hep evlerini biliriz, ancak bu kent tabakhane ve tabaklama merkezi olarak da Ahi Ocakları bünyesinde hizmet etmiştir.
Safranbolu, Tabakhane Tarihi, Ahilik ve Ahi Ocakları - Fotoğraf: Mehmet Turgut Kirkgoz : https://www.pexels.com/tr-tr/fotograf/ayakta-genc-ergen-uretim-18765556/

“Tabakhane” kelimesi günümüz konuşma dilinde artık neredeyse sadece “acele etmek ile ilgili argo bir deyim” içerisinde kullanılır oldu.

Oysa eskiler der ki,

Bir adam debbağ olursa, bir daha ömrünün sonuna kadar kötü koku duymaz. Çünkü zaten dibini görmüştür!!!

Peki …

Tarihi Safranbolu evlerinin esasen tabakhane marifetiyle ortaya çıktığını biliyor muydunuz?

Veyahut,

Safranbolu ‘nun Selçuklu ve Osmanlı döneminde orduya üretim yapan stratejik bir “gizli merkez” olduğunu ve aslında safran yetiştiriciliğinin kamuflaj amacıyla kullanıldığını hiç duymuş muydunuz?

Ve dahi,

Bu kentin halkının kendi arasında topladığı parayla Genç Cumhuriyet için bir savaş uçağı satın alıarak orduya hediye ettiğinden haberiniz var mıydı?

İşte bu yazıda sizi pek bilinmeyen gerçeklerle bezeli kısa bir tarih turu bekliyor…

Tabaklama ve Tabakhane

Tabaklama, derinin oldukça meşakkatli süreçlerden geçirilerek kullanılacak hale getirildiği işleme verilen isimdir.

Hal böyle olunca da deri tabaklanan yerlere, tabakhane adı verilmiştir.

Hayvan derisi bu tesislerde bir takım fiziksel ve kimyasal işlemler sonucu organik bir yapıdan inorganik bir nesneye dönüştürülür.

Tabakhane kelimesi etimolojik olarak debbağhane ‘den köken almaktadır; 

Çünkü eski dilimizde deri işleyen kişiye debbağ adı verilmekteydi.

Zaman içerisinde bu terim tabakhane şekline evrilmiştir.

Debbağhane ustaları deri bozulmasın diye önce onu güzelce tuzlar.

Tuzlanan deri bozulmasına bozulmaz da,

Ancak kokusu her yeri kaplar…

Hem de ne koku!!!

Bu kokuya dayanıp, burada çalışmayı göze alan kişidir işte debbağ.

Bir adam debbağ olursa,
Bir daha ömrünün sonuna kadar kötü koku duymaz…
Çünkü zaten dibini görmüştür!!!

Hemen hemen üretim sürecinin tüm aşamalarında el emeğinin yoğun kullanıldığı dericilik,

Tarihi açıdan ele alındığında Türker’in faaliyet gösterdikleri sektörlerin başında gelmektedir.

Daima at üzerinde yaşayan göçebe Türkler, hayatlarının her aşamasında deriden azami ölçüde yararlanmayı ustalıkla başarmışlardır.

Gerek Osmanlı’da gerekse Selçuklu ’da debbağlık önemli zanaatların başında yer alıyordu.

Hatta mesleğin ahilocakları olup, piri de Ahi Evran’dı…

Ahilik Nedir?

Burada kısa bir es verip, birkaç cümle ile Ahilik ve Ahi Ocakları hakkında kısa bir bilgi paylaşımı yapmak istiyorum.

Ne kadar yeterli bir açıklama olur bilemiyorum,

Ancak bana “Ahilik nedir?” diyen olsa,

Sanırım dini, felsefi ve sosyal normlarda birliği şart koşan bir düşünce ve yaşam şekli olarak tanımlardım.

Ahilik kendine has hiyerarşik yapısı içerisinde çok sıkı kuralları olan, aynı zamanda da yaptırım gücü yüksek bir teşkilat olarak düşünülebilir.

Genel kaideleri:

  • Her işi yaparım diyenden Ahi olmaz!!!
  • Geçimini temin edecek bir meslek veya sanatı olmayanlar Ahilik müessesesine dahil olamazlar!!!

Özetle, Ahi Ocakları ‘na tabii olabilmek için bir sanat ya da zanaat sahipliği gerekir. 

Ancak Ahinin bir işi olması gerektiği gibi, o işinde de doğru, dürüst ve de ehil olmalıdır.

  • Yalan veya hile ile iş yapanlar
  • Hırsızlık edenler
  • Karaborsacılık ya da stokçuluğa yeltenenler
  • Fırsatçılık peşinde olanlar
  • İşinde kibir ve gösteriş yapanlar ahi olamaz.

Safranbolu ve Tabakhane Hikayesi

Osmanlı döneminde deri tabaklama işleri ancak belli başlı bölgelerde yapılırdı.

Her ne kadar Safranbolu denildiğinde aklımıza ilk olarak o muhteşem tarihi ev ve konakları geliyor olsa da,

Tabaklama konusunda da zamanının en önde merkezlerinden birisi olmuştur.

Kaynaklarda Safranbolu’da debbağlık zanaatının 800 yıllık bir geçmişi olduğu bilgisi yer alıyor.

Hatta zamanında bu şehirde tabaklama zanaatının gelişmesi için sosyal yaptırımlar bile uygulamışlar…

Örneğin,

Safranbolu’da tabaklanmamış bir deri ya da deri ürünü satamaya yeltenenlerden, o dönemin tüccarları ve dahi halk asla alışveriş yapmazmış.

Ve mecburen Safranbolu üretimi ürünler satıldığı için şehir bu sayede güzel kazanç sağlamış;

Hatta o köşklerin, konakların, doksan dokuz odalı evlerin sermayesinin de tabaklamadan geldiği rivayet edilir.

Bu esnada, Safranbolu evlerinin imarında, tabakhanelerden çıkan atık maddeler kullanılmış…

Böylece,

  • Hem soğuk/sıcak, ses, nem ve börtü böceğe karşı izolasyon;
  • Hem de yüzlerce yıla direnen sağlamlık ve dayanıklılık sağlanmış.

Müthiş Kamuflaj: Tabakhaneleri Gizlemek İçin Safran Yetiştiriciliği

Yirminci yüzyıl başında üç yüze yakın tabakhanenin bulunduğu Safranbolu,

Esasen Selçukludan itibaren Osmanlı döneminde ve Kurtuluş Savaşı yıllarında askerlerimizin kılık-kıyafet ve teçhizat ihtiyacının karşılandığı en önemli merkezlerden biri olmuştur.

Selçuklu ve Osmanlı döneminde tabakhanelerin bulunduğu bölgeler, askeri stratejik öneme sahip olduğu için hep gizli tutulmuş.

Bu amaçla da,

Safranbolu’da safran bitkisi öne çıkarılıp;
Şehrin geçim kaynağı çok kıymetli bir bitki olan safran yetiştiriciliğinden geliyormuş algısı oluşturularak,
Bu tabakhanelerde üretilen derilerimizle askerlerimize sağlanan destek gizlenmiştir!!!

Vatansever Safranbolu Halkı ve Zafranbolu Uçağı

Kurtuluş Savaşı sonrası Hilal-i Ahmer (Kızılay) ve Türk Tayyare Cemiyeti (Türk Hava Kurumu) ülke genelinde yardım kampanyası başlatmıştır.

Çanakkale Harekatı ve Kurtuluş Savaşı’nda 4 bin civarında şehit veren Safranbolu ‘nun aziz şehitlerinin geride bıraktığı kadın nüfusları,

Dişini tırnağına takarak toplamış oldukları bağışlarla aldıkları,

Ve,

Zafranbolu” adını verdikleri Breguet 19 A-2 uçağını 30 Ağustos 1931 tarihinde Hava Kuvvetlerimize teslim etmişlerdir!!!

Bugün bile Safranbolu 'da 40-50 bin civarı yerleşik insan yaşıyorken, siz bir de 1920'lerdeki nüfusu düşünün,
Ve,
Eli iş tutan 4 bin erkeğin şehit düştüğünü tahayyül edin!!!
Böyle bir durumda bile geride kalan kadın ve yaşlılar yaptıkları bağışlarla orduya uçak alıyorlar...

Tabakhane ve Köpek Dışkısı

Ham deri kıllardan, yağ ve et tabakalarından mekanik olarak temizlendikten sonra taze köpek dışkısı ile muamele edilirmiş.

Okuduğum bir kaynakta “hatta o kadar taze olmalıydı ki, dumanı tüter halde sama işlemine tutulmalıydı” yazıyordu…

Bu esnada, derinin taze köpek dışkısı ile işlenmesine “sama” deniyormuş.

Deri, ancak taze dışkı içerisindeki enzimlerle kimyasal olarak etkileşime girince yumuşacık, kıl köklerinden arınmış, gözenekleri açık, ince, yani kaliteli olabilirmiş.

İşte taze köpek dışkısına bu denli yoğun ihtiyaçtan ötürü tabakhanelerde binlerce köpek beslenmiş.

Buna bağlı olarak da,

Tabakhane civarlarında çoluk çombalak her daim ellerinde teneke maşrapalarla köpek dışkısı ararlar;

Bulduklarında da mundar olmadan bir an önce debbağa yetiştirebilmek için etrafta aceleyle koşuştururlarmış.

Hepimizin bildiği o çok meşhur atasözümüzün de çıkma nedeni tam olarak bu durumdur…

İnsan evladı ne kadar ilginç değil mi?

Bir asırdan fazla süredir deriler bu yöntemle işlenmiyor.

Değil böyle bir üretim sürecine şahitlik etmek;

Bir tabakhane görmüş olanların sayısı bile parmakla sayılacak kadar az iken, atasözü nasıl olmuş da hepimizin beynine kazınmış.

Muhtemelen içerisindeki “bok” kelimesinden ötürüdür diye düşünüyorum…

Bu yazıyı paylaşabilirisiniz:
PaylaşıYorum'dan Haberiniz Olsun...

Yolculuğumda benimle yarenlik etmek ve yeni paylaşımlarımdan haberdar olmak isterseniz beni takip edebilirsiniz

Diğer 66 bin aboneye katılın

İlgili Yazılar:

PaylaşıYorum'dan Son Yazılar:

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top